Kahvaltı Üzerine

Oguzhan
4 min readApr 13, 2023

--

Made With Dall-E (Breakfast)

Kahvaltı her ne kadar günlük rutinlerimizin bir parçası gibi görünse de aslında kültürümüzün, dilimizin ve beslenme alışkanlıklarımızın önemli bir yansımasıdır. Dünya genelinde farklı dil ailelerine ait dillerde değişik kelimelerle ifade edilen kahvaltı kelimesi, bir dilin kültürüne ve geçmişine dair önemli ipuçları vermektedir.

Hint-Avrupa dil ailesinde, “sabah yemeği” anlamına gelen kelime kökleri kullanılmaktadır. Örneğin, İngilizce “breakfast” kelimesi, “break” (kırmak) ve “fast” (oruç tutmak) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu kelime, Orta Çağ’da insanların genellikle sabah yemeği yapmadan önceki oruç dönemini kırdıklarını yansıtmaktadır.

Yine bu dil ailesinde bulunan diger dillere bakarsak;

Fransızca’da “kahvaltı” anlamına gelen kelime “petit-déjeuner” olarak kullanılmaktadır. “petit” (küçük) ve “déjeuner” (öğle yemeği) kelimelerinin birleşimi olduğu düşünülmektedir. Fransızca’da sabah yemeği, genellikle kahve, croissant, tereyağı ve reçel içeren hafif bir öğün olarak kabul edilir.

Almanca’da “kahvaltı” anlamına gelen kelime “Frühstück” olarak kullanılmaktadır. Bu kelime, “früh” (erken) ve “Stück” (parça) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur.

Yine bu ailenin slav kolunda Rusça’da “kahvaltı” anlamına gelen kelime “завтрак” (zavtrak) olarak kullanılmaktadır. Bu kelimenin etimolojisi, “за-” (sonra), “в-” (içine) ve “трак” (yemek) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. “За-” öneki, geçmişte yapılan bir şeyi takip eden bir işlemi ifade etmek için kullanılırken, “в-” öneki içeriği ifade eder ve “трак” kelimesi de yemek anlamına gelmektedir. Bu nedenle “zavtrak” kelimesi, önceki gece yemek yedikten sonra içine yiyecekler konularak yapılan sabah yemeğini ifade etmektedir.

Ural dil ailesindeki Macarca “reggeli”, “sabah” ve “yemeği” anlamına gelen “reggel” kelimesinin birleşiminden oluşmuştur.

Korece “아침” (achim) kelimesi ise sabahın erken saatleri anlamına gelir ve bu kelime, Güney Kore’de sabah yemeğinin önemine işaret etmektedir.

Austro-Asyatik dil ailesinde Tagalogca’da kullanılan “almusal” kelimesi, “gençlik saati” anlamına gelmektedir ve Vietnamlılar “bữa sáng” kelimesi ile sabah öğününü ifade etmektedirler.

Dravid dil ailesinde Tamilce’de kullanılan “kaalai unavu” kelimesi, “sabahın erken saatleri” ve “yemek” kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır.

Khoisan dil ailesi, Afrika’nın güneybatısındaki bazı yerli dilleri içeren bir dil ailesidir. Bu dil ailesi, tarihsel olarak çok sayıda yerli dil içeriyordu, ancak günümüzde bu dillerin çoğu nesli tükenmiştir veya sadece az sayıda kişi tarafından konuşulmaktadır. Khoisan dil ailesinde bir dil olan !Kung dilinde kahvaltı kelimesine benzer bir karşılık yoktur, çünkü Khoisan dil ailesine ait diller genellikle Avrupa dilleri gibi öğünleri adlandırmak yerine, öğünün içeriğine veya hazırlanış şekline atıfta bulunan terimler kullanırlar. Örneğin, !Kung dilinde kahvaltı yerine “gıda toplama” veya “sabah açlığını giderme” gibi ifadeler kullanılabilir.

Yenisey dil ailesine ait Ketçe dilinde “Dьңme”, “yemek” veya “öğün” anlamına gelmektedir.

Simdi de Türkçe’ye bakalım;

Kahvaltı kelimesinin etimolojisi hakkında çeşitli teoriler mevcuttur. Bunlardan biri, kelimenin “kahve” ve “altı” kelimelerinin birleşiminden oluştuğu yönündedir. Osmanlı döneminde kahvehanelerde sabah erken saatlerde kahve içen insanlar, kahvenin yanında bir şeyler yemek istemişlerdir. Bu nedenle kahvehanelerde, kahvenin altıncı saati olarak adlandırılan zaman diliminde yemek servisi yapılmıştır. Bu servis zamanı, zamanla “kahve altı” şeklinde bir kelimeye dönüşmüştür. Kavhaltı kelimesinin sabah öğününde kullanılması ise, kahveyle tanışan insanların kahveyi çok sevdikleri ve sürekli tüketmek istemeleri ancak aç karnına içmenin (Türk kahvesinin o dönemki sertliğinden dolayı) kolay olmadığı için öncesinde birşeyler atıştırıp üzerine içilmesi kültürü oluşmuş.

Kahvaltı kelimesinin etimolojik kökeninin incelendiği gibi, kahvenin yeme ile ilişkisi de Osmanlı İmparatorluğu’nun mutfak kültürüne yansımıştır. Kahve, Yemen’de yemen adı verilen bir tür çiğneme yaprağı olarak tüketilirdi. Yemen’in Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesiyle birlikte, bu çiğneme yaprağı da Osmanlı mutfağına girdi. Ancak kahve, Osmanlı mutfağında yemekle değil, içecek olarak kullanılmaya başlandı.

Kahvenin Osmanlı mutfağına nasıl girdiği konusunda farklı hikayeler bulunmaktadır. Bunlardan biri, Yemen’den İstanbul’a gelen bir tüccarın yanında getirdiği kahve çekirdeklerini Osmanlı sarayına hediye etmesiyle başlar. Sarayda yapılan denemeler sonucu, kahve çekirdeklerinin öğütülerek su ile kaynatılması ve filtrelenmesiyle kahve yapımı keşfedilir. Diğer bir hikaye ise, Kahire’de bulunan kahvehanelerin, Osmanlı askerleri tarafından keşfedilmesi ve kahvenin İstanbul’a getirilmesiyle başlar.

Kahvaltı kelimesi, farklı kültürlerin sabah yemeği algısını yansıttığı gibi, bir dilin tarihine ve kültürüne dair önemli ipuçları da vermektedir.

Özetle, kendi adıma bir süredir ‘dil’ ve ‘dilin çeşitliliği’ konusu üzerine fırsat buldukça araştırma yapıyorum. Beni bu sürece dahil eden kelime de ‘kahvaltı’ olmuştu. Kelimeler kültürlerle, toplumların yaşam tarzlarıyla var oluyor. Bu benim için muhteşem bir şey. Her kelime için bunu söylemek tabii ki zor ancak bazı kelimeler o toplumun geçmişine ışık tutuyor. Tıpkı Slavların akşam yedikleri yemeği sabah yemek için ayırdıklarında ‘zavtrak’ (yarınlık) olarak tanımlamaları gibi, Türklerin de kahveye olan aşklarından, kahvenin sertliğini bir nebze olsun azaltması amacıyla kahveden önce bir şeyler atıştırmaları sonucu oluşan bir kültür kelimeler aracılığıyla tamamlanıyor.

Dil, toplumların, içinde bulundukları ortam ve şartlara göre şekilleniyor, sonrasında da toplumu şekillendiriyor. Bu noktada yeni bir konuya dallanmak istiyorum; dilleri şekillendiren toplumların torunları, şekillenen bu dille büyürken o dilin etkisi altında kalıyor. Bu durum da bir toplumda doğmuş ve büyümüş insanın evrensel bakış açısıyla bakmasına engel oluyor. Bu evrensel bakış açısıyla bakmak için sadece bir kelimenin başka bir dildeki karşılığını öğrenmek yetmiyor, tam olarak o kültüre entegre olmak gerekiyor düşüncesindeyim. Başka bir yazıda bu konuyu daha detaylı incelemek hayaliyle.

Arrivederci, Bye Bye, Auf Wiedersehen, Au revoir, Adiós.

--

--

Oguzhan

Solutions Architect, #AWS, food, chess, books and cheese lover. Philosophy 101.